Maddi Duran Varlık Değerlemesi
Kurum mülkiyetindeki Maddi duran varlık niteliğindeki gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı hak faydaların 16 no’lu Türkiye Muhasebe Standardına (TMS 16) göre güncel piyasa değerinin (gerçeğe uygun değer) belirlenmesi amacıyla hazırlanan değerleme hizmetimizdir.
Maddi duran varlıklar uzun vadeli olarak satın alınan ve bir sene içerisinde nakde dönüştürülmeyecek bina, araç, üretim makinesi, ofis masası gibi maddî anlamdaki değerlerin izlendiği hesaptır.
Maddi duran varlıklar muhasebe sistemimizde;
- 250 Arazi ve Arsalar
- 251 Yeraltı ve Yerüstü Düzenleri
- 252 Binalar
- 253 Tesis, Makine ve Cihazlar
- 254 Taşıtlar
- 255 Demirbaşlar
- 256 Diğer Maddî Duran Varlıklar
- 257 Birikmiş Amortismanlar (-)
- 258 Yapılmakta Olan Yatırımlar
- 259 verilen avanslar hesaplarında kayıt altına alınmaktadır.
257 ,258 ve 259 no’lu hesaplar değerleme yapılan maddi duran varlıkların değerlemesi kapsamında yer almamakla birlikte bu hesaplarda tutulan kayıtlar değerleme çalışmalarımızda yararlandığımız, özellikle devam eden projelerin değerlemesinde kullanılan kayıtlar içermektedir.

Maddî duran varlıklar satın alındıklarında maliyet esası kavramı gereği maliyet bedelleri ile muhasebeleştirilirler. KDV bedeli maliyete eklenmez .Muhasebenin dönemsellik ilkesi gereği yıl sonu kapanışı veya çeyrek dönemler itibari ile değerleme raporlarının hazırlanması gerekmektedir.
Muhasebe standartlarına göre maddi duran varlıkların muhasebeleştirilmesinde kullanılan yeniden değerleme yöntemi ile ilgili varlığı gerçeğe uygun değerinin tespiti amaçlanır. Gerçeğe uygun değer: Karşılıklı pazarlık ortamında, bilgili ve istekli gruplar arasında bir varlığın el değiştirmesi ya da bir borcun ödenmesi durumunda ortaya çıkması gereken tutardır. Gerçeğe uygun değerin tespitinde piyasa koşullarının normal olması oldukça önemlidir.
Değerleme işlemlerinde uluslararası değerleme standartlarında belirtildiği şekilde emsal karşılaştırma, maliyet ve gelir yaklaşımı kullanılır. Konu varlığın niteliğine göre değişmekle birlikte değerlemede bu yaklaşımlardan en az birisi genelde iki yaklaşım kullanılarak değer tespiti yapılmaktadır.
Duran varlıkların çeşitliliğine göre değerleme raporunu hazırlayan SPK lisanslı değerleme uzmanları da farklılık göstermektedir. Örneğin arsa arazi değerleme çalışmalarında Harita Mühendisi veya Şehir Plancısı, nitelikli yapılarda İnşaat Mühendisi veya Mimar, Makine ekipmanların değerlemesinde ise ilgili konuda tecrübeli makine mühendisi değerleme uzmanlarımız öncelikli olarak görev almaktadır. Uzman tarafından hazırlanan değerleme raporları en az beş yıl deneyime sahip denetmenlerimiz tarafından kontrol edilerek müşterilerimize sunumu yapılmaktadır.
Hazırlanan değerleme raporları muhasebe sistemimize entegre olacak şekilde farklı disiplinlerin hazırladığı Hibrit Değerleme Raporları olarak gruplandırdığımız grubun altında Maddi Duran Varlık Değerleme raporları olarak hizmet verilmektedir.
Maddi Duran Varlık Değerlemesi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Maddi Duran Varlık Değerlemesi Neden Yapılır?
Maddi duran varlık değerlemesi, şirketlerin sahip olduğu fiziksel varlıkların gerçek piyasa koşullarındaki karşılığını belirlemek için yapılır. Bu işlem, hem finansal raporlamanın doğruluğu hem de stratejik karar süreçlerinin sağlıklı ilerlemesi açısından büyük önem taşır. İşletmelerin bilançosunda yer alan binalar, makineler, taşıtlar ve diğer fiziksel varlıklar zamanla ekonomik ömürlerinden, teknolojik gelişmelerden ya da piyasa değişimlerinden etkilenerek ilk satın alma değerlerinin çok altında ya da üstünde bir değere ulaşabilir. Ancak muhasebe kayıtları bu değişimi yansıtmazsa, şirketin finansal durumu olduğundan farklı görünebilir. Bu durum, özellikle yatırımcılar, denetçiler, banka ve kamu otoriteleri açısından ciddi riskler doğurur. Bu nedenle, maddi duran varlıkların güncel değerlerinin belirlenmesi, şeffaflık, güven ve sürdürülebilirlik açısından zorunlu hale gelir. Ayrıca vergi avantajları, yeniden değerleme teşvikleri ve finansal analiz süreçleri de bu güncel verilerle çok daha etkin yürütülebilir. Denge Değerleme olarak sunduğumuz hizmet, bu kapsamda şirketlerin finansal görünümünü gerçeğe uygun hale getirerek hem yasal uyumluluk hem de kurumsal prestij kazandırır.
Ne Zaman Maddi Duran Varlık Değerlemesi Yaptırmalısınız?
Maddi duran varlık değerlemesi, genellikle yıl sonu mali kapanış dönemlerinde ya da çeyrek dönem raporlamalarında gündeme gelir. Ancak bu işlem yalnızca muhasebe kapanışlarıyla sınırlı değildir. Şirket birleşmeleri, satın almalar, halka arz süreçleri, kredi başvuruları, leasing işlemleri ve vergi avantajlarından faydalanma gibi önemli finansal ve hukuki adımlar öncesinde de yapılması kritik öneme sahiptir. Özellikle yeniden değerleme teşviki gibi kamu politikaları devreye girdiğinde, güncel piyasa değerine göre hesaplama yapılması zorunlu hale gelir. Ayrıca işletme sahipleri, şirketlerinin varlık yapısını daha doğru analiz etmek ya da yatırım planlarını şekillendirmek istediklerinde bu raporlardan büyük fayda görür. Yatırımcılara sunulan bilgi paketlerinde yer alan varlık değerleri, bu hizmet sayesinde daha güvenilir hale gelir. Zamanında ve doğru yapılan değerleme, olası cezai yükümlülüklerin önüne geçilmesini sağlarken, şirketin finansal itibarı açısından da güçlü bir dayanak oluşturur. Bu nedenle yalnızca yıl sonunda değil, ihtiyaç duyulan her stratejik karar öncesinde değerleme yaptırmak, kurumsal yönetimin önemli bir parçası olarak değerlendirilmelidir.
Hangi Varlıklar Maddi Duran Varlık Kapsamındadır?
Maddi duran varlıklar, bir işletmenin üretim veya hizmet sunumunda doğrudan ya da dolaylı olarak kullandığı ve bir yıldan uzun süreyle işletmede kalan fiziksel nitelikteki varlıklardır. Bu varlıklar, muhasebe sisteminde genellikle 250 ila 256 numaralı hesap gruplarında izlenir. Arsa ve araziler (250), yeraltı ve yerüstü düzenleri (251), binalar (252), tesis-makine ve cihazlar (253), taşıtlar (254), demirbaşlar (255) ve diğer maddi duran varlıklar (256) bu kapsama girer. Örneğin, bir üretim tesisindeki makineler, bir lojistik şirketine ait kamyonlar, bir şirketin sahip olduğu ofis binası ya da bir okulun demirbaş sıraları bu grupta değerlendirilir. Bu varlıklar sadece satın alınarak değil, bazen uzun vadeli leasing yoluyla edinildiğinde de muhasebe kayıtlarına alınır. Maddi duran varlıklar, şirketin faaliyetlerini sürdürebilmesi için kritik öneme sahiptir ve zamanla amortismana tabi tutulurlar. Ayrıca bu varlıkların düzenli olarak değerlenmesi, gerçek piyasa değerlerinin bilinmesini sağlayarak hem yasal yükümlülükleri karşılamada hem de yatırım kararlarında yol gösterici olur.
Neden Maddi Duran Varlık Değerlemesi Yaptırmalısınız?
Maddi duran varlık değerlemesi, işletmelerin finansal tablolarında yer alan varlıkların gerçeğe uygun piyasa değerleriyle gösterilmesini sağlar. Bu tür değerlemeler özellikle yıl sonu bilanço hazırlıkları, birleşme ve devralmalar, vergi planlaması, teminat gösterimi veya yatırım kararları gibi kritik süreçlerde büyük önem taşır. Maliyet esasıyla muhasebeleştirilmiş varlıklar zamanla ekonomik değerlerinden sapabilir; bu sapmayı ortadan kaldırmak ve varlıkların gerçek ekonomik değerini yansıtmak için değerleme çalışmaları şarttır. Ayrıca, yeniden değerleme sonucu oluşan değer artışı işletmenin öz sermayesini güçlendirir ve finansal analizlerde daha güvenilir sonuçlar elde edilmesini sağlar. Kurumsal şeffaflık açısından da değerleme raporları, hem paydaşlar hem de yatırımcılar için güvenilir bilgi kaynağı niteliğindedir. Maddi duran varlıklar doğru şekilde değerlenmediğinde ise eksik veya hatalı muhasebe kayıtları, mali tabloların güvenilirliğini sarsabilir. Bu nedenle SPK lisanslı, bağımsız ve uzman kurumlar tarafından yapılan değerleme çalışmaları, yasal uyumun sağlanması ve işletme değerinin net biçimde ortaya konulması açısından vazgeçilmezdir.
Hangi Tür Maddi Duran Varlıklar Değerlemeye Tabidir?
Maddi duran varlıklar, işletmelerin üretim ya da hizmet süreçlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak kullanılan ve uzun vadeli ekonomik fayda sağlayan varlıklardır. Değerlemeye konu olabilecek bu varlıklar arasında en yaygın olanlar binalar, arsalar, araziler, tesisler, makineler, üretim hatları, taşıtlar ve demirbaşlar yer alır. Her bir varlık türü, farklı kullanım özelliklerine ve teknik detaylara sahip olduğu için değerleme süreci de buna göre şekillenir. Örneğin, bir üretim tesisinde yer alan ağır sanayi makineleri ile bir ticari ofis binasının değerleme kriterleri birbirinden farklıdır. Ayrıca, bazı durumlarda şirketlerin sahip olduğu özel üretim hatları, taşıma sistemleri ya da teknik donanımlar da uzman değerlendirmesine tabi tutulur. Burada temel amaç, her bir varlığın gerçeğe uygun değerinin şeffaf, hesaplanabilir ve piyasa verilerine dayalı olarak belirlenmesidir. Bu da hem muhasebe raporlamasında şeffaflık sağlar hem de yatırım kararlarında yön gösterici olur. Tüm bu süreçler, Türkiye Muhasebe Standartları ve Uluslararası Değerleme Standartları ile uyumlu şekilde yürütülür.
Maddi Duran Varlıkların Amortismanla Olan İlişkisi Nedir?
Maddi duran varlıklar, uzun vadeli kullanıma uygun oldukları için zamanla değer kaybederler ve bu kayıplar muhasebe kayıtlarında “amortisman” adı verilen yöntemle hesaplanır. Amortisman, bir varlığın maliyetinin, ekonomik ömrü boyunca sistematik olarak giderleştirilmesi anlamına gelir. Bu sayede işletmeler, varlığın kullanım süresi boyunca her dönem için o varlıktan kaynaklanan değer kaybını finansal tablolarına yansıtır. Amortisman hesaplaması yapılırken; varlığın maliyeti, tahmini ekonomik ömrü ve hurda değeri gibi unsurlar dikkate alınır. Değerleme çalışmaları ise, amortismana tabi tutulan varlığın belirli dönemlerdeki piyasa değerini belirleyerek, kayıtlı değer ile gerçek değer arasındaki farkı tespit etmeyi sağlar. Bu da özellikle yeniden değerleme yöntemini tercih eden işletmeler için büyük önem taşır. Çünkü maddi duran varlıkların amortismana esas değeri, yeniden değerleme sonucunda güncellenebilir ve bu da finansal raporlamanın daha sağlıklı yapılmasına katkı sunar. Böylelikle, şirketlerin mali yapısı ve aktif değerleri daha doğru bir şekilde ortaya konmuş olur.
Hangi Sektörlerde Maddi Duran Varlık Değerlemesi Daha Sık Kullanılır?
Maddi duran varlık değerlemesi, başta üretim, enerji, inşaat ve ulaştırma olmak üzere birçok sektörde yoğun olarak kullanılan bir uygulamadır. Özellikle sanayi kuruluşları, üretim tesisleri ve büyük makine parkına sahip işletmeler, bu tür değerleme çalışmalarına sıklıkla ihtiyaç duyar. Çünkü üretim makineleri, tesis altyapıları, özel amaçlı yapılar ve taşıma araçları gibi yüksek yatırım maliyeti gerektiren varlıkların değerinin güncel tutulması, mali yönetim ve stratejik kararlar açısından kritik rol oynar. Enerji sektörü gibi düzenlemeye tabi alanlarda ise regülasyonlara uygun finansal raporlama yapılabilmesi için bu tür değerleme raporları zorunludur. Gayrimenkul yoğun işletmelerde, kira gelirlerinin tespiti, yatırım analizleri ve amortisman hesapları için maddi duran varlıkların periyodik olarak değerlenmesi gerekir. Bankacılık ve finans sektörleri de teminat kabul edilen varlıkların gerçeğe uygun değerini belirleyebilmek için bu çalışmalara başvurur. Ayrıca kamu kurumları, belediyeler ve büyük ölçekli holdingler gibi çok çeşitli varlık portföyüne sahip kuruluşlar, TMS 16 kapsamında şeffaf ve denetlenebilir mali tablolar hazırlayabilmek adına düzenli olarak maddi duran varlık değerlemesi yaptırır. Dolayısıyla bu hizmet, yalnızca ticari kazanç elde etmeyi hedefleyen değil, kamu yararına çalışan kuruluşlar için de büyük önem taşır.
Maddi Duran Varlıkların Finansal Raporlamaya Etkisi Nedir?
Maddi duran varlıkların finansal raporlamaya etkisi, kurumların mali yapısının doğru ve şeffaf şekilde sunulabilmesi açısından son derece kritiktir. Bu varlıkların defter değerinin güncel piyasa koşullarına göre yeniden belirlenmesi, bilanço üzerindeki varlıkların gerçek değerini yansıtır. Özellikle yeniden değerleme yönteminin kullanıldığı durumlarda, maddi duran varlıkların değerindeki artışlar özkaynaklar altında yeniden değerleme fonu olarak gösterilir ve bu durum şirketin mali gücünü doğrudan etkiler. Ayrıca amortisman hesaplamaları da bu yeni değer üzerinden yapılacağı için gelir tablosu kalemlerinde değişiklikler meydana gelebilir. Bu sayede hem vergi hesaplamaları hem de yatırım kararları daha sağlıklı bir zemine oturur. Yatırımcılara ve paydaşlara sunulan mali tablolar, varlıkların gerçeğe uygun değerini yansıttığı için güvenilirlik ve şeffaflık kazanır. Aynı zamanda borçlanma süreçlerinde, bankalar ve finans kuruluşları tarafından yapılan değerlendirmelerde daha yüksek teminat değeri sunulması gibi avantajlar da sağlar. Kısacası, maddi duran varlıkların doğru şekilde değerlenmesi, yalnızca muhasebe kurallarına uyumu sağlamakla kalmaz; aynı zamanda kurumsal itibarı artıran ve geleceğe dönük stratejik kararların alınmasında temel oluşturan bir unsurdur.