Son yıllarda yalnızca finansal başarı değil, çevresel ve sosyal etkiler de işletmelerin değerini belirleyen önemli unsurlar haline geldi. Bu dönüşümle birlikte, kurumsal sürdürülebilirlik raporlaması artık yalnızca bir tercih değil, pek çok işletme için zorunluluk. İşte tam bu noktada, Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) devreye giriyor.
TSRS, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından geliştirilen ve Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarını raporlamasını standartlaştıran yeni bir sistemdir. 2023 yılı sonunda taslakları yayımlanan bu standartlar, IFRS S1 ve S2 temelli olup, küresel standartlarla uyumluluk gözetilerek oluşturulmuştur.
TSRS ile birlikte işletmeler, artık sadece ne kadar kâr ettiklerini değil, iklim değişikliğiyle mücadelede hangi adımları attıklarını, karbon salımlarını nasıl yönettiklerini, kaynak kullanımında ne kadar verimli olduklarını da şeffaf şekilde paylaşmakla yükümlü olacaklar. Bu sayede sadece yatırımcılar değil, tüketiciler, denetleyiciler ve kamuoyu da şirketlerin çevresel ve sosyal etkilerini daha net görebilecek.
TSRS yalnızca çevreye dair birkaç gösterge sunmakla kalmaz. Aynı zamanda yönetişimden stratejiye, risk yönetiminden ölçüt ve hedeflere kadar işletmenin uzun vadeli sürdürülebilirlik kültürünü de mercek altına alır.
Bu dönüşüm, özellikle sürdürülebilir inşaatın neden önemli olduğunu kavrayan sektörlerde çok daha büyük bir ivmeyle ilerliyor. Çünkü artık “çevre dostu” olmak yalnızca imaj değil, sürdürülebilir yatırım ve finansman bulmanın ön koşulu.
Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) Hangi İşletmeler için Zorunludur?
TSRS, başlangıçta tüm şirketleri kapsamasa da kademeli bir geçiş takvimiyle birçok işletme için zorunlu hale gelecek. 2024 yılı itibarıyla yürürlüğe giren düzenlemelere göre, TSRS raporlama yükümlülüğü ilk etapta Kamu Yararını İlgilendiren Kuruluşlar (KAYİK) için geçerli. Bu gruba bankalar, sigorta şirketleri, halka açık şirketler ve belli büyüklükteki finansal kuruluşlar giriyor.
Ancak bu sadece bir başlangıç. KGK’nın yol haritası, 2026 itibarıyla TSRS’nin kapsamını daha da genişletmeyi öngörüyor. Böylece büyük ölçekli sanayi kuruluşları, ihracatçı firmalar ve karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren özel şirketler de bu kapsama dahil olacak. Yani bugün bu zorunluluk sizi kapsamıyor olabilir ama birkaç yıl içinde bu durumun değişmesi son derece olası.
TSRS yükümlülüğünü tetikleyen temel kriterler arasında şunlar yer alıyor:
- Çalışan sayısının 250’nin üzerinde olması
- Yıllık net ciro veya aktif büyüklüğünün belirli eşiklerin üzerinde olması
- Finansal raporlama zorunluluğu olan sektörlerde faaliyet gösterilmesi
Özellikle gayrimenkul, enerji, inşaat ve üretim gibi karbon salımı yüksek sektörler, TSRS raporlamasında öncelikli gözlemlenecek alanlar arasında. Çünkü bu alanlarda yalnızca işletmenin kendi faaliyetleri değil, tedarik zincirinin ve taşeronların çevresel etkileri de önemli hale geliyor.
Dolayısıyla gayrimenkul değerleme gibi uzmanlık alanlarına sahip kurumların, sürdürülebilirlik performansı artık sadece yatırım değil, itibar açısından da belirleyici bir faktör olacak.
TSRS Raporu Nasıl Hazırlanır?
TSRS raporu, yalnızca birkaç verinin bir araya getirilip sunulduğu basit bir döküman değildir. Tam tersine, işletmenin sürdürülebilirlik stratejisinin ve uygulamalarının bütüncül bir şekilde ortaya konduğu, şeffaf ve denetlenebilir bir raporlamadır. Raporlama süreci, dört temel sütun üzerine kurulur: Yönetişim, Strateji, Risk Yönetimi ve Ölçütler-Hedefler.
Raporun hazırlık süreci şu adımlarla işler:
1. Mevcut Durum Analizi
İlk adım, kurum içindeki sürdürülebilirlik uygulamalarının ve mevcut veri altyapısının analiz edilmesidir. Enerji tüketimi, karbon ayak izi, atık yönetimi, su kullanımı gibi çevresel veriler toplanır. Ancak bununla sınırlı kalınmaz; aynı zamanda iş gücü yapısı, etik ilkeler, yönetim yapısı gibi sosyal ve yönetişimsel veriler de analiz edilir.
2. TSRS Uyumlu Rapor Formatı Oluşturma
TSRS, IFRS S1 ve S2’ye dayalı olduğu için belli bir formatı takip eder. Bu formatta, kurumun iş modeli, çevresel riskler, fırsatlar ve bunlara karşı alınan aksiyonlar detaylı biçimde sunulmalıdır. Özellikle çevresel verilerin zaman serisi hâlinde, karşılaştırılabilir ve ölçülebilir olması istenir.
3. İlgili Departmanlarla Koordinasyon
Raporun tek bir ekip tarafından hazırlanması mümkün değildir. Finans, insan kaynakları, operasyon, kalite ve sürdürülebilirlik gibi birçok birimin katkısı gerekir. Kurumsal sürdürülebilirliğin gerçekten içselleştirildiğini gösteren nokta tam olarak burasıdır.
4. Güvence ve Yayın
TSRS raporları, tıpkı finansal raporlar gibi bağımsız denetimden geçebilir. Bu, yatırımcı nezdinde güven yaratır. Raporlar web sitesi gibi halka açık mecralarda paylaşılmalı ve kurumsal iletişim stratejisine entegre edilmelidir.
Bu süreçte özellikle çevresel etki verilerinin raporlanmasında, yeşil bina değerleme gibi uzmanlık alanlarından faydalanmak işletmelere önemli avantajlar sağlar. Çünkü doğru ölçülmeyen bir etki, doğru yönetilemez.
TSRS Raporlamasında Yönetişim Nedir?
Sürdürülebilirlik sadece çevresel performansla ilgili değil. Aynı zamanda bir şirketin nasıl yönetildiği, karar alma süreçlerinin ne kadar şeffaf ve hesap verebilir olduğu da bu tablonun önemli bir parçası. İşte bu noktada yönetişim (governance) devreye giriyor. TSRS raporlamasında yönetişim, şirketin sürdürülebilirlik yaklaşımının en temel taşıdır.
Yönetişim bölümü, şu sorulara yanıt arar:
- Sürdürülebilirlik konuları yönetim kurulu seviyesinde ele alınıyor mu?
- Bu konulara özel bir komite veya sorumlu yönetici atanmış mı?
- Sürdürülebilirlik hedefleri, performans kriterlerine entegre edilmiş mi?
- Etik ilkelere ve şeffaflığa ne kadar sadık kalınıyor?
TSRS’ye göre hazırlanan bir raporda, bu başlıklar açık ve belgelenebilir şekilde sunulmalıdır. Yalnızca beyan değil, uygulamaya dair kanıtlar da önemlidir: Toplantı tutanakları, iç denetim sistemleri, yetki matrisleri gibi.
Ayrıca yönetişim yalnızca üst yönetimi değil, şirketin tüm organizasyon yapısını ilgilendirir. Sürdürülebilirlik hedeflerinin tüm departmanlara nasıl yayıldığı ve bu hedeflerin iç süreçlere ne kadar entegre olduğu da değerlendirilir.
Bu noktada, yeşil dönüşümde gayrimenkulün yeri gibi konulara dair farkındalığı yüksek olan işletmeler, yönetişim alanında daha hızlı ilerleyebilir. Çünkü sürdürülebilirliğin yalnızca teknik bir görev değil, aynı zamanda bir liderlik konusu olduğunu çok daha iyi kavrarlar.
TSRS Raporlamasında Strateji Nedir?
Sürdürülebilirlik raporlamasında “strateji”, yalnızca çevre dostu birkaç uygulamadan ibaret değildir. TSRS’ye göre strateji, işletmenin iklim değişikliği, kaynak kullanımı, çevresel riskler ve sosyal etkiler karşısında uzun vadeli nasıl bir yol haritası benimsediğini gösterir. Yani burada bir vizyon, plan ve bu planın nasıl hayata geçirileceği detaylı bir biçimde açıklanmalıdır.
TSRS’nin strateji bölümünde cevaplanması gereken temel sorular şunlardır:
- İşletmenin faaliyetleri iklim değişikliğinden nasıl etkileniyor?
- Bu etkileri azaltmak veya bunlara uyum sağlamak için hangi önlemler alınıyor?
- Gelecekteki sürdürülebilirlik risk ve fırsatlarına nasıl hazırlanılıyor?
- Sürdürülebilirlik stratejisi genel iş modeline nasıl entegre ediliyor?
Örneğin bir inşaat firması için bu bölümde, karbon nötr bina projeleri, yenilenebilir enerji kullanımı, su tüketimini azaltan tasarımlar gibi başlıklar üzerinden açıklamalar yapılabilir. Burada yalnızca niyet değil, somut hedefler, zaman çizelgeleri ve ölçülebilir çıktılar da yer almalıdır.
Strateji raporlaması, işletmenin sürdürülebilirliğe gerçekten odaklanıp odaklanmadığını en açık biçimde gösteren alanlardan biridir. Kısa vadeli çözümler değil, uzun vadeli hedeflerle şekillenen bir vizyon ortaya koymak gerekir.
Tam da bu noktada DGNB yeşil bina sertifikası gibi entegre değerlendirme sistemleri, işletmelere hem stratejik perspektif kazandırır hem de bu stratejileri belgelemekte referans olur.
TSRS Raporlamasında Ölçütler ve Hedefler Nedir?
TSRS raporlamasının belki de en somut kısmı burası: ölçütler (metrics) ve hedefler (targets). Yani işletmenin sürdürülebilirlik performansını hangi göstergelerle takip ettiği ve bu göstergelerde ulaşmak istediği noktayı nasıl tanımladığı.
Burada önemli olan, genel geçer ifadeler değil; ölçülebilir, zamana bağlı ve kıyaslanabilir verilerdir. Örneğin yalnızca “enerji tasarrufuna önem veriyoruz” demek yetmez. Bunun yerine:
- “2025 yılında enerji tüketimini %12 oranında azaltmayı hedefliyoruz.”
- “2027 yılına kadar Scope 1 karbon salımlarını %20 düşürmek istiyoruz.”
gibi net, ölçülebilir ve hedef içeren ifadeler sunulmalıdır.
Ölçütler Nelerdir?
TSRS’ye göre ölçülmesi beklenen başlıca alanlar şunlardır:
- Karbon emisyonu (Scope 1, 2, 3)
- Enerji ve su tüketimi
- Atık yönetimi ve geri dönüşüm oranı
- İş gücünde çeşitlilik ve kapsayıcılık oranları
- Yönetim kurulu bağımsızlığı ve etik politikalar
Bu verilerin belirli bir baz yıl üzerinden kıyaslanabilir olması gerekir. Yani yalnızca bir yıllık veri değil, zaman içinde nasıl bir ilerleme sağlandığı da gösterilmelidir.
Hedefler Neden Önemli?
Hedefler, işletmenin çevresel ve sosyal sorumluluklarını ne kadar ciddiye aldığını gösterir. Ayrıca bu hedeflerin ne kadar gerçekçi ve ulaşılabilir olduğu da denetleyici kurumlar ve yatırımcılar için önemlidir. TSRS’de bu hedeflerin stratejiyle bağlantılı olması ve ölçütlerle desteklenmesi beklenir.
Örneğin bir inşaat firması enerji verimli binalar inşa etmeyi hedefliyorsa, bu hedefi yeşil bina nedir gibi kavramlarla uyumlu şekilde raporlamalıdır. Bu sayede hem sürdürülebilirlik yolculuğu somutlaştırılır hem de iç ve dış paydaşların güveni kazanılır.
TSRS ile Sürdürülebilirlik Artık Şirket Kültürünün Parçası
Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS), artık yalnızca büyük şirketlerin değil, tüm sektörlerin gündeminde yer alması gereken bir dönüşüm aracı. Sadece çevresel değil, yönetişimsel ve stratejik açıdan da kapsamlı bir çerçeve sunan bu sistem, iş dünyasında şeffaflık ve hesap verebilirlik anlayışını yepyeni bir seviyeye taşıyor.
Bu standartlara uygun hareket etmek, sadece regülasyonlara uyum sağlamak anlamına gelmiyor. Aynı zamanda daha sürdürülebilir bir iş modeli kurmak, yatırımcı güvenini artırmak ve marka değerini geleceğe taşımak anlamına geliyor. Özellikle LEED sertifikası gibi uluslararası değerlendirme sistemleriyle birlikte düşünüldüğünde, TSRS uyumlu bir yapı kurmak şirketinizin yalnızca bugünü değil, geleceği için de kritik önem taşıyor.
Unutmayın, sürdürülebilirlik bir rapor değil, bir yolculuktur. Bu yolculukta net hedefler koymak, güvenilir verilerle ilerlemek ve her adımı şeffafça paylaşmak, sizi sadece bir adım öne çıkarmaz; aynı zamanda geleceğe hazır hale getirir.